Göleli Ferman Baba, »Fermani Kızılateş«
01.07.1922-10.04.1996 yılında, Önceleri Kars’a bağlı olan, sonraları yani, 1992 yılında il olan Ardahan’a bağlanan Göle ilçesinin Hoşdülbent köyünde doğmuştur. Babasının adı Halil, Annesinin adı ise Güllü’dür. İki kardeşler, kendisinden 3 yaş büyük bir abisi vardır. Asıl adı Fermani Kızılateş’tir. İlkokulu köyünde okudu.
Çocukluk yılları köyünde geçmiştir. Her
köy çocuğu gibi Ferman Baba da köyünde var olan yerli kültürün içinde
büyümüştür. Bu nedenle, küçük yaşlarda türküye ve şiire ilgi duymaya
başladığını söyleyebiliriz. Türkü söyleme geleneği yörede tek eğlence kaynağı
olduğu için, böylesi bir gelenek içinde büyümüştür.
Türküleri doğru söylemek için, yazarak
öğrenme geleneği zaten yörede var olan bir gelenektir. Bu geleneği Ferman Baba
da benimsemiş ve türkü sözlerini doğru öğrenmek için, yazarak öğrenmeye başlamıştır.
O zamanlar yazdığı türküler ve tüm notlar elimizdedir.
Yöremizde aşıklık geleneği çok yaygındır.
Bu nedenle yöre gençleri aşık havalarını genelde bilirler. Ferman Baba
özellikle yörede Sofu Emmi olarak bilinen Cimşit Kızılateş »1886 – 1984« ve
Celal Oğlan adıyla anılan Celal Kızılateş »1918 – 1959« adlı amcalarının
desteğiyle türkü ve şiire ilişkin bilgisini geliştirdi. Aynı dönemlerde Sofu
Emmi den kaval, Yörenin ünlü davulcusu olan Celal Oğlan dan ise diğer çalgıları
öğrendi.
Gençlik yıllarında sadece usta malı
türküler söyleyen, halaylarda ise, sürekli halay türküleri söyleyerek, türkü
söyleme geleneğini geliştirmiştir. Böylece askerlik çağına kadar köyde
yaşamıştır. Askerlik yılları ikinci dünya savaşına denk gelir. İkinci Dünya
Savaşı gerekçesiyle askerlik uzatılmıştır bun uzatmadan dolayı 4 yıldan fazla
askerlik yaptığı için, Uzun bir askerlik dönemi vardır. Askerlik arkadaşı olan
ve Davut Emmi dediğimiz biriyle şiir yazma işini başlatır. Askerlikte olduğu
dönem yavaş yavaş şiir yazmaya başladığını anlatırdı.
Ferman Baba için askerlik dönemi bir dönüm
noktasıdır. 1942 yılında askere gider. Edirne Kazdağları oralarda askerlik
yaptım derdi. Savaş sonuna kadar askerlik yapar ve tek gün izin kullanmadığını
söyler dururdu. Nöbet sırasında bir ayağı ve göğsü donduğu için belli bir süre
askeri hastanede yattığını söylerdi. Teskere alınca köyüne gelir. Ferman Baba
askerlik yaparken babası ölür. Annesi ve abisi ile birlikte köyünde yaşamaya
başlar.
1948 yılında komşu köyü olan Arpaşen de bir Kürt kızını kaçırarak onunla evlenir. Bu evlilikten Üç kız üç erkek olmak üzere altı çocuğu olur. 1958 doğumlu Faik adında ki erkek oğlu altı aylık iken ölmesi üzerine, üçü kız, iki erkek beş çocuklu bir baba olarak yaşamını sürdürür.
Gençlik yıllarında yaktığı türkülerde
mahlas kullanmayan Ferman Baba, bazen Fermani mahlasını kullandıysa da daha
sonra Ferman Baba mahlasında karar kıldı.
Geleneksel kültür içinde yaygın olarak
bildiğimiz Narmanlı Sümmani, Yunus Emre, Merdinikli Karaca Oğlan, Ercişli Emrah, Köroğlu,
Kerem Dede, Aşık Garip, Sürmeli Bey gibi ozanlardan etkilendiğini
söyleyebilirim.
Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde
anlatıla gelen destanların yöreye özgü çeşitlemelerinin çoğunu bilen sayılı
ozanlardan birisidir. Köroğlu’nun 7 kolunu bildiğinden bugüne aktarılması konusunda
önemli bir kaynak sayılmaktadır.
Şiir yazması bir yana türkülere ilişkin önemli
bir kaynak kişi olan Ferman Baba, yöresinden birçok türkünün arşivlere
aktarılmasında aracılık etti. Özellikle oğlu aracılığıyla çeşitli sanatçılara
aktarılan türkülerin bir bölümü çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde
yayımlandı. Dahası »Ardahan Türküleri« adlı kitap çalışmasında kendi
türkülerine ve kaynaklık ettiği onlarca türküye yer verilmiştir.
Yaşamı boyunca dolaştığı yörelerde birçok
türkü, hikâye ve destan öğrenmiştir. Bunları zaman zaman öğrendiği yöre adıyla
anlatırdı. 1963 yılında Ankara’ya yerleşti. Ölümüne kadar Ankara Mamak da
yaşadı.
Ferman Baba’nın birçok şiiri başta Kazım
Birlik ve Gökhan Temur olmak üzere, Aşık Kevseri, Hetemli gibi müzisyenler tarafından
bestelendi. Bu türkülerin tamamına »Ardahan Türküleri« kitabında yer
verilmiştir.
Bu bestelenen türküleri birçok sanatçı
seslendirmiştir. Bunları sırasıyla yazarsak şunlardır. Kazım Birlik, Selda
Bağcan, Zerrin Özer, Gülşen Kutlu, Serhat Raşa, Erkan Su, Orhan Hakalmaz,
Gökhan Temur, Hatemli, Aşık Kevseri adlarını yazabiliriz.
Ferman Baba kaynaklı türkülerin 43 tanesini »Allıturna« dergisinin 19, 20, 21, 22. sayılarında 1989 yılında yayımladım. Bu dergiyi Can Yoksul Almanya'nın Detmold şehrinde çıkarıyordu. Daha sonra, aynı derginin 27. sayısında, »Köroğlu özel sayısı«, Kars-Göle varyantını yayımladım. Şimdi ise elimde yüzlerce Göle yöresine ait türküler vardır.
Ferman Baba, uzun yıllar, Kömür Satış Tevzi Kurumunda işçi
olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Ankara da öldü ve Karşıyaka mezarlığında
toprağa verildi. Mezarı, Ankara Karşıyaka Mezarlığındadır.
Ferman Baba’da Gurbet
Her ozanda gurbet olayı bir başka
işlenmiştir. Doğulu ozanlarda gurbet olayı sefer olarak işlenir. Her ozanın bir
ya da birkaç seferi vardır. Bunlar aynı zamanda halk yazını içinde adı geçen
ozanın gezileri olarak destanlaştırılıp anlatılır. Ferman Baba da gurbet
genelde geniş sahaya yayılmıştır. Öyle sefer olarak ele alınmış bir anlatısı
yoktur. Ancak gurbet üstüne oldukça yoğun şiirleri vardır.
Ferman Baba gurbet denilen yaşamın içine
girdiği zaman sadece ve sadece karısı Sinem’e şiirler yazmıştır. Türkülerinde
hep Sinem adını işlemiştir. Bazı şiirlerde değişik kız adları geçse de normal
yöre insanının yaşam tarzıdır demeliyim.
Belli dönemlerde yazı köyünde kışı ise
çalışmak için gurbette geçirmiştir. Gurbete gidip çalışmak olayı olsa da bu
şiirlerine yansımıştır. En son Ankara’ya göç edince yöre insanın yaşantısı gibi
gurbet sıla arası gidiş geliş olayı ister istemez karışık bir hal almıştır,
gurbet sıla karışımı şiirlerine yansımıştır.
Öğrenim Durumu:
Aşıklık sanatında genelde badeli aşıkların
tümü için söylenen bir söz vardır. Bunlar rüyada bade içme olayından sonra
bütün ilmi bilgileri içilen badeyle alırlar. Bunların ümmi oldukları özenle
vurgulanır. Çünkü okuma–yazma gibi bir lüksleri yoktur. Ayrıca buna da gerek
yok. Olay bir anda görülen rüyayla tamamlanmıştır. Gerekli olan ne kadar bilgi
ve beceri varsa tümünü öğrenmiştir. Zaten badeli aşıklara üç bade sunulur. Biri
aşk, ikincisi saz-söz, üçüncüsü tüm bilgiler. Tüm bilimler derken, din kitabı
olarak bilinen dört kitabın dördünü de ezberletiyorlar o an. Bunu ben
demiyorum. Ozanların kendileri söylüyor. Dolayısıyla Ferman Baba da böylesi bir
olay olduğunu hiç duymadık. Kendisi de söylemedi. Yani Ferman Baba badeli aşık
değildir. Her ne biliyorsa kendi çabasıyla öğrenmiştir. Bu böyle biline.
Her Aşığın Bir Ahı Var.
Ümit Kaftancıoğlu’nun hazırlayıp sunduğu
»Dilden Dile« adlı radyo programında açılış müziğiyle birlikte verilen bu söz
gelmiş geçmiş onca aşığın yaşamına ışık tutuyor diyebilirim.
Bu sözü Ferman Baba için söylersek, öyle
ya da böyle Ferman Baba’nın da bir ahı vardı. Ferman Baba bizim çağın insanıdır. Bize
öyle uzak bir yerde değildir. Yani, çağımızı bizimle birlikte yaşayan bir
ozandır.
Sözün özü şudur. Ferman Baba bizimle birlikte yaşamıştır. Sohbetlerine katılmış, kendisini canlı canlı dinlemiş birisi olarak şunu söylemeliyim. Ferman Baba yazdığı tüm şiirlerinde hatasıyla sevabıyla kendi dünyasını işlemiştir.
Ferman Baba’nın Soy Şeceresi:
Araz Çayı'nın totem adı Alagöz’dür
Çolak Alagöz neslinden çıkmıştır
Bu yörenin yerli halkıdır.
Ferman Baba’nın yaşamı hakkında
kısa bilgi verirken, benim değişik yazılarımda dile getirdiğim soy şeceresi
bilgilerini ve soyumuz olan Çolaklu Oymağı hakkında bilgileri de bu yazının
içinde vermeliyim diye düşündüm. Ancak az aşağıda sözünü edeceğim yazının özü
Ferman Baba’nın yaşam bilgisidir. O halde ben Ferman Baba’nın yaşamı hakkında
bilgiler verirken babamın bana aktardığı soy şeceresini bu yazının içine de
almalıyım. Çünkü verilen bu bilgiler beni ilgilendirdiği gibi Ferman Baba’yı da
ilgilendiriyor.
Aslında »Alagöz Dağı’nın
Çocukları / Çolaklar / Kızılateş Sülalesi« başlıklı anlatımın tümü öz
olarak Ferman Baba’nın öz geçmişidir. Şimdi sözünü ettiğim bu yazının içinden
sadece soy şeceresiyle ilintili olan bölümünü buraya alıyorum.
Ferman Baba’nın Soy şeceresini
yazmadan önce, bir bilgiyi yazının bu bölümünde tekrar vermek istiyorum. Çünkü
bu bilgi Ferman Baba’nın yaşamının bir anlamda başlangıç noktasını belirliyor
demeliyim. Hemen şunu eklemeliyim. Kinyas Bey ve oğlu Çolak yani Umur Bey ilk
belirlenen tamlamadır. Sonra, Alagöz Dağı’nın eteklerinde bulunan, kaynaklarda
Çola-Kert olarak adlandırılan yer. O halde buyurun yukarıya aldığım o bilgiyi
yeniden okuyalım ve Ferman Baba’nın belirlenen soy şeceresine geçelim.
Bir kez daha yazmalıyım, doğuya
göçen Türk boyları arasında Çolak ya da Çomak adıyla tanınanlar önemli bir yer
tutardı. Urartu yazıtlarında şimdiki Alagöz Dağı etekleri Çolakların yurdu
olarak veriliyor. Yani bu yörede yaşayan yerli ahali kendilerini Çolak
adlandırırdı. Yazılı kaynaklar Araz Çayı’nı bu ahalinin tapınağı olduğunu
yazıyor. Kaheti şehrinin şöhretli isimlerinden biri olan Kinyas Bey Araz
Çayı’nı geçip, kendi adına, bir yaşayış meskeni olarak seçtiği yerleri oğlu
Çolak’ın adı ile Çola-Kert olarak adlandırdı. Bilmiş ve kabul etmiş olalım ki,
Araz Çayı’nın totem adı Alagöz’dür, demeli ki, Çolak Alagöz neslinden
çıkmıştır. Alagöz Dağı’nın eteğindeki Çola-Kert yerini kendilerine yaşayış
meskeni olarak seçmişler.
Çolak neslinin son şahısları özlerini Çolaklı ya da Çolaklu adlandırırdı. Yani bu Çolaklar Alagöz Dağı eteklerinde Çola-Kert diye adlandırdıkları yerlerde yaşıyorlardı, Yesayi Hasan Celali’nin yazdığına göre, Çolakların yaylağı nerdeyse Gence yakınlarında olmuştur.
Ferman Baba Çolaklu Oymağının bir bireyi olarak tanımlanıyor. Çolak ya da Çolaklu oymağını tarihi kaynaklar şöyle veriyor. Kaheti şehrinin şöhretli nesillerinden birin adı Çolak olmuştur. Albaniya Tarihinde Bu neslin adı Çolax, Ermeni tarihçilerinin eserlerinde de Çolak olarak yazıya geçmiştir. Gürcü salnamelerinde ise, Çolaka ya da Çolakaşvili şeklinde yazılmıştır. Hemen hemen bütün yazılı kaynaklarda farklı şekillerde yazılmış olsa da Çolak ya da Çolakaşvili adıyla bilinenler menşece »Kökence« Türk olmuştur deniliyor. Yani Çolaklar köken olarak Türk’tür.
Bu kısa bilgileri yazdıktan
sonra, soy şeceresini yazmadan önce birde Diyar-ı Bakır olayına değinmeliyim.
Babamın bana yazıp verdiği bir diğer bilgi ise şöyledir.
»Esas bizim kökümüz Diyar-ı
Bakır’dan gelmedir. Erzurum’da kalmışlar ondan sonra Yeşil Göle’ye gelmişler.
Yeşil Göle de Kümbetli de kalmışlar. Ondan sonra Hoşdülbent’e gelmişler. Bu
Köyün mülkiyeti bizimdir. 1289 tarihli tapularımız, Ankara da Ardahan da Yeşil
Göle Tapu dairesinde mevcuttur.
Şimdi, yazının bu bölümünde
Ferman Baba’nın soy şeceresini vererek bu yaşam öyküsünü bitireyim. O halde
buyurun, Ferman Baba’nın bana yazdırdığı bilinen soy şeceresi:
- Kinyas Bey
- Oğlu Çolak Umo »Umur Bey«
- Oğlu Ömer
- Oğlu İbrahim
- Oğlu Ataş
- Oğlu Tahir
- Oğlu Halil
- Oğlu Fermani »Ferman Baba«
- Oğlu Halis
- Oğlu Ozan
Son söz olarak şunu söylemeliyim.
Biz Çolaklar, Anadolu sahasının en eski yerli halkı olduğumuzu Herodot gibi
önemli bir tarihçiden okuyup öğreniyoruz. Dahası Çolaklu Oymağı hakkında bilgi
edinmek isteyen olursa, »Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / Kızılateş
Sülalesi« başlıklı yazımı okuyabilirler.
Hangi kitaplarda eserleri vardır.
Bekir Karadeniz 1900’den 2000’e Halk Şiiri. Atılım Üniversitesi, Birinci Baskı Ekim 2007.
Doğulu Halk Şairleri Bekir Karadeniz & Orhan Bahçıvan Karamavi Yayınları 1. Baskı Temmuz 2010
Alevi-Bektaşi Şairleri Bekir Karadeniz & Ali Cem Akbulut Karamavi Yayınları 1. Baskı Mart 2016.
Ardahan Türküleri Orhan Bahçıvan, Gökhan Temur,
Selçuk Murat Kızılateş Ardahan Valiliği Kültür Yayınları 1. Baskı Şubat 2016.
Şiirlerini aşağıya alırken belli bir sıralama yapmadan öylesine almış bulunduk.
Bahar gelmiş Gölemize
Haber aldım bile Sinem
Köylü çıkmış yaylamıza
Türkü düşmüş dile Sinem
Haber gelir dirhem dirhem
Olmaz bu derdime merhem
Ben beni alam götürem
Şimdi bizim ele Sinem
Pınar başında otursam
Elimi suya batırsam
Dönüp salavat getirsem
Rahmet gelse sele Sinem
Yağmur yağarken dağlara
Bülbül sığınsın bağlara
Selam olsun tüm sağlara
Çektiğimiz çile Sinem
Bulut gelir pare pare
Bulut olmaz derde çare
Ben beni koysam avare
Sesim versem yele Sinem
Ferman Baba yoldan gelir
Haberi mektupla alır
Yıllardır gurbette kalır
Vatanımız Göle Sinem
Dolaştım Gurbetin
Acem Gelini
Sana derim sana
Acem Gelini
Sizin eller bizim
ele benzemez
Çok dolaştım
bulamadım yolumu
Sizin yollar bizim
yola benzemez
Elinde desteyle
arpa başağı
Belinde sarkıyor
Acem Kuşağı
Konuşa konuşa indi
aşağı
Sizin diller bizim
dile benzemez
El eyledi kocasına
ulaştı
Çifte kumru indi
bağı dolaştı
Muhabbet denilen
güle bulaştı
Sizin güller bizim
güle benzemez
Ferman Baba durur suyun başında
Seyran eder
muhabbetin dışında
Bu Acem Gelini on
beş yaşında
Sizin haller bizim
hale benzemez
Maşallah
Ana karnındayken ol Allah dostu
Yağmur gibi yağdı yel gibi esti
Dokuz yaşındayken ordular bastı
Gorda gelen ol sultana maşallah
Kaşkar ile aştı kaf dağlarını
Kuşan ülkesini Kür bağlarını
Köle Oğlu çeksin cenk tuğlarını
Zorda kalan ol sultana maşallah
Allah’a dönerdi her dem yüzünü
Can kulak dinlerdi baba sözünü
Gün doğmadan karıncanın izini
Yerde bulan ol sultana maşallah
Ferman Baba derler benim adıma
Muhammed Hanefi düştü
yadıma
Yetiş Ali yetiş dost imdadına
Darda olan ol sultana maşallah
Ay Aydındır!
Ay aydındır ayılmaz yar
sinemi sinemi
Dağda durna yayılmaz yar
sinemi sinemi
Göle de yar sevenler yar
sinemi sinemi
Heç de dertli sayılmaz yar
sinemi sinemi
Gün çeker hece gider yar
sinemi sinemi
Ay döner gece gider yar
sinemi sinemi
Yol kurbanın olayım yar
sinemi sinemi
Yar gelir nece gider yar
sinemi sinemi
Göle düzdür dağ olmaz yar
sinemi sinemi
Kara üzüm ağ olmaz yar
sinemi sinemi
Göle de kız sevenin yar
sinemi sinemi
Yüreğinde yağ olmaz yar
sinemi sinemi
Karanfilim destedir yar
sinemi sinemi
Bülbülüm kafestedir yar
sinemi sinemi
Gidin deyin o yara yar
sinemi sinemi
Ferman Baba hastadır yar
sinemi sinemi
Yorumlar
Yorum Gönder