Köroğlu İle İlgili Küçük Bir Değerlendirme!



Köroğlu İle İlgili Küçük Bir Değerlendirme!



 Bizim Destanlar...


Felek aldı »Derbeder«[i]


Felek aldı devranımı demimi
Ya ben kime gidem imdada bilmem
Aşkın deryasına saldım gemimi
Silkinir çıkmaya bir ada bilmem

Yara sızlar
Ok değdi yara sızlar
Derdini dertliye söyle
Anlamaz yarasızlar

Dudu kumru seher vakti ötüşür
Bülbül zurbasına karga katışır
Dertliler oturmuş derdin konuşur
Dertsizler ne gezer arada bilmem

Erzurum'a
Yol gider Erzurum'a
Çöğür çalan Türkmen'em
Gidecem Erzurum'a

Köroğlu çağırır Hak hazır nazır
Yetiş imdadıma boz atlı Hızır
Cenazem yıkanır tabutum hazır
Kazmışlar mezarım nerede bilmem

Güvengez
Dağda olur güvengez
Ne devlete bel bağla
Ne varlığa güven gez

Köroğlu araştırmacılar tarafından sadece, Bolu Düzce dolaylarında devlete karşı başkaldıran bir eşkıya olarak tanımlanıyor. Bu Osmanlı dönemine ait bir tanımlama. Osmanlı döneminde, Köroğlu ismiyle devlete karşı başkaldıran eşkıyalar ise bir tane değil, yüzlercedir. Bu eşkıyalar benim konumun dışında olduğundan onları tek tek ele almak istemiyorum.

Köroğlu hakkında pek çok yazı bulabilirsiniz. Çok sayıda kitap da yayınlandı. Kimi belgelerin de eklenip tezlerinin güçlendirildiği bu çalışmalarda, genellikle, Köroğlu'nun eşkıyalığı allandırılıp pullandırılıyor ve varsıldan yoksula yardım amacıyla soygun ve talan yaptığı öne sürülerek, soygunları vurgunları yasal hale getiriliyor.

Her yönetim kendisine karşı çıkanları bu konum içinde değerlendirir. Ona göre de yasal işlemler yürütür. Buraya kadar yazılanlar bilinen gerçeklerdir. Ya bilinmeyen gerçekler nelerdir? Köroğlu'nun Robin Hood'a benzetilmesi. Bolulu (Düzceli) Köroğlu, Osmanlı ordusunda görev almış bir akıncı beyiydi. Morkoçoğlu, Yılanoğlu, Turanoğlu, Çopuroğlu gibi... Bu isimlerin hepsinin yönetimle çelişkisi başlayınca isyan ettikleri de bilinmektedir.  Ya Robin Hood İngiliz ordusunda görevli birisi miydi acaba? Bunlar işin bir başka yanı...

Benim bildiğim KÖROĞLU ise, bir destan kahramanıdır. Öyle içkiye falan düşkünlüğü de yoktur. Kadına düşkünlüğü ise, halk yazını içinde yer alan bir sistemle yürütülmüştür.

Aras'ın üç sihirli köpüğünü içen, ölümsüzlük mertebesine ulaşan bir halk (destan) kahramanıdır.

Köroğlu destanlarını dinlediyseniz: Ömründe ekili tarlaya basmayan birisi... Koçaklığından daha önemlisi dervişliği ön planda olan birisi... Ab-ı hayat »Bengisu« içtiğine ve kırklara karıştığına inanılır. Evlilik bakımından, çok evlilik denen olgudan nasibini almış: İki evlilik yaptığını söylüyor destanlar. Birinci karısı Nigar Han, ya da Han Nigar, ikinci karısı Mömüne (Döne) Sultan. Bu olayı Köroğlu Güzellemesi şöyle anlatır:
****

Aldı Köroğlu

Han Nigar'ım benden yüzün çevirme
Bir yiğide iki güzel çok mudur
Beni görüp başın yere eğdirme
Bir yiğide iki güzel çok mudur

Derbent'ten bir güzel almışım satın
Çiftini eyledim kendime hatun
Biri kahve versin birisi tütün
Bir yiğide iki güzel çok mudur

Biri Gürcü kızı biri Abaza
Birinin yanağı güllerden taze
Biri çakır verir birisi meze
Bir yiğide iki güzel çok mudur?

Biri huri biri melek bunların
Al yanağı dürlü çiçek bunların
İkisi de gayet göğçek bunların
Bir yiğide iki güzel çok mudur

Koç Köroğlu derler benim adıma
İki güzel gelir benim yadıma
Biri bana baksın biri atıma
Bir yiğide iki güzel çok mudur

Köroğlu'nun üç oğlundan söz edilir: Aslan Bey, Acemoğlu, Dağıstanlı Hasan. Bazı anlatıcılar Dağıstanlı Hasan'ı Aslan Bey olarak veriyorlar. Ayvaz ise üvey oğludur. Bazı anlatımlara göre Köroğlu'nun iyi bir katibe ihtiyacı olduğu için Ayvaz'ı yanına alır. Adı Han Ayvaz olarak bilinir. Teke Türkmen'i olarak anılır destan içinde, Hanlık unvanı olan bir kişidir.

Kendisini kendi ağzından dinleyelim bakalım Han Ayvaz kendisini nasıl anlatıyor:

Köroğlu Değilem

Köroğlu değilem paşa yahşı bak
Onun koç oğluyam Han Ayvaz’ıyam
Bir gün koymaz gözlerinnen ırağı
Meclislerin sohbetiyem sazıyam

Bu dünyada men gamımı koymadım
Onca Paşa kırdımsa da doymadım
Azca Tacir azca tüccar soymadım
Döyüşün terlanı bir şahbazıyam

Düşmanın üstünde ollam kara yel
Zerbimnen yüreği sızıldar tel tel
Aslım Teke Türkman yerim Çenlibel
Çenlibelin baharıyam yazıyam

Kartal kimi dağda yuva kurmuşak
Hayınların gözlerinden vurmuşak
Biz ellerin keşiyinde durmuşuk
Men erlerin bir tekiyem azıyam

Han Ayvaz’ım akıdıram kanını
Kıraram sultanı beyi hanını
El atıb kılınca alam canını
Neslin ne var yeryüzünde kazıyam

Köroğlu'nun Sonu

Köroğlu'nun sonu ise: Köroğlu ölmemiştir, kırklara karışmıştır. Bilinen kırk makamı vardır. Sonuncu makamı ise, kırklar makamıdır. Bizim bildiğimiz, bu Köroğlu onların anlattığı Köroğlu değildir. Her seferinde yazıyoruz, ayrılması gerekiyor.

Bizim Köroğlu destan kahramanıdır. Sultan Köroğlu'dur. 15 yaşında sultan olmuştur. Yaylası ise, Okçuoğlu Yaylası'dır. Bu yaylanın hemen yanında Köroğlu Dağı vardır. Biraz ileride ise, koca bir Köroğlu Orman Bölgesi vardır. Tüm coğrafi kayıtlarda yazılıdır. Kalesi, Göle'nin yakınlarında Kür vadisinde bulunur. Adı ise Sevimli Vel kalesidir. Bu kaleyi uzun zaman mesken tutan Köroğlu, daha sonra, bugünkü Iğdır şehrinin kalesine çekilir. Çünkü Döne Sultan bu kalenin beyinin kızıdır. Onunla evlenince o bölgeyi mesken tutar. Sonu da bu kalede olur ve orada ölür. Mezarı da bu kalenin içindedir.

Geçmişi yazılı bir kaynağa dayanmayan, tamamen halk arasında sözlü gelenek anlatılarına bağımlı kalan destanlar üstünde ne kadar doğru söz edilir bilemiyorum. Ancak destanların oluşumu olarak verilen tarih beşinci yüz yıldır. Bu verilen beşinci yüzyıl tarihini bende kabul ediyorum. Bunun üzerine Köroğlu destanlarından söz ederken. Benden önce söz etmiş ne kadar değerli araştırmacı varsa tümünün olmasa bile kayda değer olan yazıların, tamamına yakınını okumuşumdur. Bu okuduğum araştırma yazılarının arasında önemli gördüğüm yazıdan küçük bir anlatıyı buraya alacağım. Bu anlatı benim ve benim gibi Kars, Ardahan, Erzurum sahasında yaşayanların bildiği küçük bir bilgidir. Bu yazıyı Tarih öğretmeni, aynı zamanda da Tarih araştırmacısı olan sayın Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu adlı tarih araştırmacısının kaleminden okuyalım.

»Kun Yabguları sülalesinden gelme olup Oğuz namelerde »Kara Konak« Ermenice metinlerde ise, başbuğları Mamak’ın adıyla »Mamikonyan Satrap Ailesi« diye gösterilen aile, »Murat Boylarını« Sasanlı İran’a karşı korumuştur. İşte bu aile,  Arpaçay’ı ve yukarı Aras boyuna da sahip çıkmıştır. V yüzyıldan başlayarak Ortodoks Bizans’a ve Zerdüşti-dezdeki Sasan’lara karşı Gregoryan Türk Mezhebinin kılıcı olarak kurtarıcılığını yapan bu ailenin destanı bugün, Ön Asya Türklüğüne yayılmış olan Köroğlu destanları halinde yaşamaktadır. Bu yüzden halk arasında Köroğlu’nun yeri hep Yukarı Aras üzerinde ve en çok Kars ilinde gösterilmektedir.«

Evet bu alıntısını yaptığımız bilgilere göre Köroğlu Destanının başlangıç dönemi V. yüzyıla kadar uzanıyor. Yani Osmanlılardan, Selçuklulardan da öte demek gerekiyor. Bizimde bildiğimiz ve dinlediğimiz ne kadar anlatı varsa hemen hemen hepsi bu bilgiler çerçevesinde kalmaktadır. Dolayısıyla Eski tanımıyla Osmanlı döneminde, Livana Sancağı adıyla yönetilen bu Köroğlu Bölgesi, birinci etap Erzurum / Göle Ormanları, İkinci olarak, Kars / Göle ormanları, yeni tanımıyla Ardahan / Göle ormanları adıyla var olan bu bölge tüm haritalarda kayıtlıdır. Köroğlu Ormanları, Köroğlu Bölgesi, Köroğlu Yaylası, Köroğlu Kalası, Köroğlu Geçidi. Bu saha alabildiğine geniş bir alandır.


Bu saha, tarihsel süreç içerisinde, Erzurum, Kars, Ardahan gibi illere bağlı olarak günümüze gelmiştir. Şimdi bu saha, Ardahan ili, Göle ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Köroğlu orman bölgesi Yeşil Göle Ormanları içindedir. Göle ilçesi bazı haritalarda direk Köroğlu adıyla yazılıyor. Bu tür yazılı haritaları internet sayfalarında görmek mümkündür.

Şimdi Köroğlu’nun Derbent Seferinde giriş koçaklaması olarak söylenilen bir Koçaklamayı buraya alıyorum. Kendi öz koşmasında kendi kimliğini Aras Paşa’ya söylüyor. Sanırım bu koçaklama Köroğlu’nun kimliğini tanımlamak için en önemli belgedir. Daha önceleri Allıturna Dergisinde özel sayı olarak yayımladığım »Köroğlu Destanı Kars, Göle Anlatımı« başlıklı yazıda bu konuyu işlemişimdir.

Murat Beyliyem

Riva-i Köroğlu

Aras Paşa sana bir arz eyleyim
Yerim haber alsan Murat Beyli’yem
Yağı düşman benle kavga başlarsa
Misri kılınç elde gerek teyliyem

Bağ besleyip kızıl gülün dermesen
Derip derip yaylık üste sermesen
Metlebe gelmişem metleb vermesen
Sığal verip misri kılınç sovlayım

Çenlibel’den bu diyara gelmişem
Ne devlete ne de vara gelmişem
Köroğlu’yam nazlı yara gelmişem
Erzurum da mesken salan deliyem

Bu yazının içinde destansı anlatımlara, şu doğrudur bu yanlıştır demek benim işim değil. Böylesi bir sözümde yoktur. Ben her yazdığım anlatıda şunu söylüyorum, benim bulunduğum sahada, halk arasında böylesi bir anlatı var, falan kişi böyle bir destan anlatıyordu. Filan kişi şu ozandan şu koşmaları söylüyordu. Bunun dışında herhangi bir sözümün olmayacağını hep söylemişimdir.

Bu konuda yazacaklarım şimdilik bu kadardır.

Ben Köroğlu'nun yedi ana kolunu ve ölümünden sonra delilerinin oluşturduğu 24 kolu hakkında bilgilere sahibim. İlle de ille bizim Köroğlu eşkıya olacak! On yaşındaki Ayvaz'ı dağa kaldıracak, çocuk yaşta biriyle aşk ilişkisi kuracak ki, bugünkü deyimle sapık ilişkilerin içinde olacak! Kaynaklar da böyle veriyor... Yazılar ve anlatılan her söz böyle. Çünkü Köroğlu bir Türkmen’dir, bu ölçütlerle değerlendirilmiş.

Yukarıya aldığım Robin Hood'a benzesin diye, eşkıya Yanoşik'e benzesin diye yazılar yazılmış. Çünkü benzemesini isteyenler bunun böyle olmasını istiyorlar. Elimizden gelen ise söylenenlerin gerçekle ilişkisinin olmadığını söylemek...

Biz bu kadarıyla yetiniyoruz. Ne Bolu, Düzce'deki Köroğlu, ne de bizim destan kahramanı Sultan Köroğlu Robin Hood'a benzemiyor, benzemesi de gerekmiyor. İngilizler benzesin diyorlar, bizimkiler de benzetiyorlar.

Küçük bir Not eklemeliyim:
Genellikle Köroğlu için »Bir Köroğlu bir Ayvaz« deyimiyle, öne atılanlar vardır. Bu deyimi açıklarken, »bir karı bir koca« sözleriyle açıklıyorlar. Biz öyle anlamıyoruz. Biz »Bir baba bir oğul« olarak anlıyoruz. Çünkü Köroğlu destanları bir baba bir oğul ile başlar. Yani, bir Köroğlu bir ayvaz ile başlar.

Türkçemizde bunun gibi çokça deyim vardır. Sırayla bir kaçtanesini yazalım. »Bir ana bir oğul, bir bacı bir kardeş, bir emmi bir yeğen« deyimlerini nereye yazacaklar bir türlü söyleyemiyorum. Neyse onlar bilgisizliği içinde kalakalsınlar biz yazımızı bitirelim.

Bu yapay ve zoraki benzerlik bizi Avrupalı yapmaya yetmez.

*****

Koç Köroğlu'dur

Yiğitler oylağı o Çenlibel'de
Taştan kala kuran Koç Köroğlu'dur
Kinli paşalara meydan okuyan
Çok köhlenler yoran Koç Köroğlu'dur

Düşmanın üstünü kuş tek aldıran
Aslanlar dişinden avlar saldıran
Hanların başına şaşber çaldıran
Kulaç kollar buran Koç Köroğlu'dur

Dağları taşları duman bürüse
Kılınçlar pas tutup kında çürüse
Mısır İstanbul Şam tamam yürüse
Tek baahda duran Koç Köroğlu'dur

Kayada tor kurup terlanlar tutan
Yüz yağını birden kol kola çatan
Arap at döşüne serdarlar katan
Er bağırlar yaran Koç Köroğlu'dur

Cünun eyleşmişler erler kaşında
Alaylar başlasın tor savayında
Yeddi bin yeddi yüz deli başında
Şahlar üste varan Koç Köroğlu’dur
*****
Sene Deyim[ii]

Sene deyim, deli aşık,
Bize de Türkmen degerler.
Sözünde yoxdur yaraşık,
Bize de Türkmen degerler.

Türkmenlerin cavanları,
Toz oluru meydanları,
Saymazlar paşa, xanları,
Bize de Türkmen deyerler.

Aşık, açma söz başını,
Deme Çemlibel işini,
Çerçi soyandır koşunu,
Bize de Türkmen deyerler.

Koç Koroğlu gelse bura,
Boynundan asaram dara,
Ağ günün eylerem kara,
Bize de Türkmen deyerler.

Aşık, gel olma divana,
Bu sözleri koy o yana,
Sözün deydi Eyvaz xan'a,
Bize de Türkmen deyerler.
*****

Acem Kızı

Mevlam seni bana yazmış
Derim Acem Kızı derim
İnan Çenlibel’dir benim
Yerim Acem Kızı yerim

Seni gören ömrüm soldu
Çeşmim yaşı sel sel oldu
Ah u zarım arşı buldu
Görüm Acem Kızı görüm

Seni şekerle ezsinler
İnce tülbentle süzsünler
Tepsiye lokma dizsinler
Yerim Acem Kızı yerim

Hanova’da Nigar Hansın
Han kızısın hem sultansın
Yalancı dünyada sensin
Varım Acem Kızı varım

Köroğlu yurdumdur Acem
Ne günün belli ne gecem
Hem halifemsin hem hocam
Perim Acem Kızı perim
*****

Aşk olsun (Güzellemesi)

Çenlibel de bir su gibi
Akan dilbere aşkolsun
Yaz baharda çiğdem gibi
Çıkan dilbere aşkolsun

Sürmeler çekmiş kaşına
Benziyor huma kuşuna
Yavru turna tel başına
Takan dilbere aşkolsun

Aldınma dünya varına
Düşme zulmetin darına
Yiğitliğin didarına
Bakan dilbere aşkolsun

Hubluğun tariften öte
Hiç hile katılmaz süte
Gönül yana yana tüte
Kokan dilbere aşkolsun

Köroğlu bir miskin geda
Dosta canın eder feda
Gönül düştü aşktan od’a
Yakan dilbere aşk olsun
 *****

Ayvaz Nennisi[iii]

Han Nigarım yol azıttık
Düştük dağların ardına
Ne yanda kaldı Erzurum
Yol sorak kuşu kurduna

Göz gözü görmüyor çenden
Ayvaz ayrı düşme benden
Nigar uykusuzdur dünden
Düşmüş yarının derdine

Çenlibelden çıktık yayan
Gel de bu dertlere dayan
Uyan Han Nigar’ım uyan
Geldik tabibler yurduna

Köroğlu derdini söyler
Han Nigar Ayvaz’ı eyler
Bir küçücük yara neyler
Çenlibelin tek merdine
*****

Var Mı[iv]

Usa-usa dağ başında
Yel tǝki ǝsdiyin var mı?
Heç tǝk-tǝnha bu çöllǝrdǝ
Ordular basdığın var mı?

Mızrağının usun salla,
Düşmǝnǝ demǝ «ey valla».
Hǝr tǝrǝfdǝn beş-on kǝllǝ
Heç kǝsib asdığın var mı?

Müxǝnnǝt özün öyǝndǝ,
Bǝnǝfşǝ boynun ǝyǝndǝ,
Şeşpǝr qalxana dǝyǝndǝ,
Yǝhǝrdǝn aşdığın var mı?

Namǝrd sirrini bilǝndǝ,
Müxǝnnǝt üzǝ gülǝndǝ,
Yağı düşmǝn güs gǝlǝndǝ,
Meydandan qaçdığın var mı

Koroğlu keçib sanından,
Müxǝnnǝt ötmǝz yanından,
Ovusnan düşmǝn qanından
Doldurub içdiyin var mı?
*****

Aldı Köroğlu:

Sözüm sana Şirin Döne
Hele mey doldur mey doldur
Cemalin benziyor güne
Hele mey doldur mey doldur

Saçında saç bağın mercan
Sana kurban olsun bu can
Elinde fağfuri fincan
Hele mey doldur mey doldur

Kır-At götürmez haşadan
Gel korkma beyden paşadan
Altın yıldızlı şişeden
Hele mey doldur mey doldur

Çıktım Çardaklı Köşküne
Çok yardım ettim düşküne
Bu düğün bitmez beş güne
Hele mey doldur mey doldur

Köroğlu gönlümü yordum
Döne’ile düğün kurdum
Çok şükür murada erdim
Hele mey doldur mey doldur


Orhan Bahçıvan


[i] Üçüncü Çin Seferi Köroğlu'nun sonu… Bu şiir aynı zamanda Karac-Oğlan'ın Erzurum Seferi adlı destansı anlatıda, Karac-Oğlan'ın bacısı olan Güher'in adına geçiyor.
[ii] Aşık Cünün’ün Çenlibel’den kaçmağı
[iii] Köroğlu Ayvaz’ın Çelnibele Gelmesi, Kuzey Anadolu Çeşitlemesi, Ayvaz’ın yarasını sardırmak için Erzurum’a gidişini anlatan bir nennidir. Halk arasında bebek nennisi olarak değişik sözlerle söyleniliyor. Ayvaz nennisi olarak notlarımın arasında çıktı. Kaynak:  Ferman Baba.
[iv] Köroğlu Erzurum Seferi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kiziroğlu Mustafa Bey...

Göleli Ferman Baba, »Fermani Kızılateş«

Köroğlu Destanı Kars, Göle Anlatımı...