13 Kasım 2020 Cuma

Barış İçin Yürüyorum.

Barış İçin Yürüyorum.



 

Kılıçla atom arasında
Akrep zehrine benziyor zaman
Ve ondandır,
Kekliğin ayakları kan içinde

Şimdi,
Kızıl gelinlik giymiş
Tan vakti doğan güneş
Dünyanın ortası ateş çemberi
Sessizliği yırtıyor çocukların şarkısı
Gözlerim, güvercinin kanadına değince

Bugün, barış yürüyüşünde
Yollar utkunun öz damarı olsa da
Sen, önüm sıra gidiyorsun
Mavi uçurtma
Sümüklü bir kızcağızın elinde

Sonra,
Yolların kanatlanmış atları
Namuslu düşünce ve Makineler
Islık çalıyorum ardınız sıra
Sarnıç gölgesinde uyuyan dağlar
Atom füzelerine salıncak oldu
Sümüklü kızcağıza değil

Yaşlanmış
Bir ananın heybetli gururuyla
Yürüyüş kolunda yürüyenlerin
Sonsuz umutlarına
Mavi uçurtmalı kız tanık olsun
Bütün yollar kuzey kutbuna döner
Bütün yollar sevdamızın üstüne

Kılıçla atom arasında
Akrep zehrine benziyor zaman
Ve ondandır,
Bunca insan ilmek ilmek
Dizilmiştir yollara

Orhan Bahçıvan
»Acılar Da Üşür Dönüşüm Yayınları 2002« Kitabımdan.

Not: Bu görselin, yani, yukarıya aldığım tablonun aslı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminin önemli ressamlarından Fyodor Pavlovich Reshetnikov‘un (Фёдор Павлович Решетников) 1950 yılında resmettiği ve State Tretyakov Gallery’de sergilenen “Pour la Paix” (“Barış İçin”) adlı tablodur.

29 Eylül 2020 Salı

Kara Açlık.

 Kara Açlık

 

Anacığım
Öldürdüler evlatlarını senin
Ve sabretmeyi öğrettiler sana

Agostinho Neto
[i]

 

Neden ırmakların suyu kuruyor
Ve niçin sakalına bit düşmüş

Kutsal sayılan kara toprağın?


Afrika’nın o deve kervanları
Çağımızda karanlığa gömüldü

Çıplak ayak, sıcak toprak ve dans

Şarkılarda bir ses oldu bezirgan


Şimdi, o topraklarda
Güleç yüzlü bebelerin sofrasında

Kara açlığın fırtınası esiyor

Çırpınırken

Omurgalı kadınların bedeni

Utanarak çıkıyor bak dolunay


Ne kötü şey kaybolanı aramak
Kırlangıçlar gökyüzünde uçarken

Kara gövdeli anaların ağıtları

Cehennemin kapısını gölgeler

 

Çiğneniyor,
Afrikalı bir ozanın sözleri

Akşamın kuytulaşan karanlığında
Dinozorun ayaklarıyla


Kitap sayfaları solgun
Türküler acı

Ninniler
Çöl kumunda pişirilmiş kendir gibi

Afrikalı çocukların saçlarına benziyor
Anaların dilinde


Şimdi ben
Bineceğim güvercinin kanadına sessizce

Gün doğarken gideceğim Afrika’ya görürsün


Orhan Bahçıvan
»Acılar Da Üşür/2002« Kitabımdan.

 


[i] Ayrılık Öncesinde Veda, Agostinho Neto / Çeviri: Çeviri : Ataol Behramoğlu…

27 Nisan 2020 Pazartesi

Sana Gurbet Adını Verdim!

Sana Gurbet Adını Verdim

Aysel’e

Dağlarım, taşlarım, ovalarım zulüm altında
Vurguncular atbaşı yarışa durmuş
Yol gidiyor yüz yılların kervanı
Denizlerin üzerinde yelkensiz
Çağlar boyu örselenmiş türküler
Gözlerimde sızım sızım damlalar
Yumuk yumuk ağlıyorum

Benim dağlarımı görsen öyle demezsin
Benim köylerimi görsen ağlarsın
Yollarım, ırmaklarım, göllerim, ovalarım
Sefilleri oynuyor bu milenyum çağında
Duygusuzluğun, düşüncesizliğin
Tomur tomur terlediği süreçler ikliminde
Bir fotoğraf gölgesine parmağımı basıyorum
Bir fırtına kopuyor beynimin ortasında
Fotoğrafı duvara asıyorum

İnsan hiç çiçeklere küser mi?
Gurbetin kucağında
Hallaç pamuğuna döndü yüreğim
Fırtınalı geceler
Kanatır gönlümün can damarını
Öylesine göçmen ki bu yaşam
Karışır durmadan çan seslerine

Bir nefeslik canı kalmış dünyanın
Çaresizlik hırçın kılmış evreni
Doğal değişimler uyarıyor insanı
Öksüz toprak yetim orman telaşta
Zulüm yalnız insana olsa gam değil
Çığırtkanlık kuşların beynini örseliyor
Denizler kan köpürüyor toprak çürümüş
Değirmenler şimdilik aklımı öğütüyor
Yavrularım gurbetin beşiğinde uyurken

Ey sevgili sana gurbet adını verdim
Bu adınla bin yaşa kurtuluşu bulasın

Orhan Bahçıvan
 

»Şiiristan Merhaba, Toplum Yayınevi, 1989«


YÜZÜNCÜ YIL MARŞI